Osmanlı saraylarının güzellik formülleri gün yüzüne çıkıyor!


İstanbul’daki bazı arşivlerde yer alan saray kayıtları ve tıp metinleri, Osmanlı kadınlarının bakım anlayışını ayrıntılı biçimde ortaya koyuyor. Güzelliğin sadece dış görünüş değil, aynı zamanda temizlik, doğallık ve sadelikten ibaret olduğunu savunan bu anlayış, özellikle saray kadınları arasında büyük önem taşırdı.
Haftalık hamam seansları
Osmanlı’da kadınlar için güzelliğin ilk adımı, beden temizliğiydi. Hamam kültürü, sadece temizlik değil, aynı zamanda bir bakım ritüeliydi. Saray kadınları haftada en az bir kez hamama gider, burada keselenerek ciltlerini ölü derilerden arındırırdı.
Bu işlem, cildin yenilenmesini sağladığı gibi, zamanla sabun üretiminin de gelişmesine öncülük etti. Saray mutfaklarında, kişisel tercihlere göre kokulandırılmış sabunlar özel olarak üretilirdi.
Hatmi çiçeği ve ebegümeci
Hamam sonrası saçlar için özel karışımlar hazırlanırdı. Sabunun saçı sertleştirmesini önlemek için hatmi çiçeği ve ebegümeci kaynatılarak elde edilen kıvamlı su, doğal bir saç kremi gibi kullanılırdı. Belgelerde, saraya bu bitkilerin kurutulmuş hallerinin düzenli olarak gönderildiği belirtiliyor.
Gül suyu ve esans yağlar
Gül suyu, Osmanlı kadınlarının vazgeçilmez güzellik iksiriydi. Yüz temizliğinde, cilt nemlendirmede ve kırışıklık önlemede kullanılan gül suyu, aynı zamanda ruhsal dinginlik sağladığı için de tercih edilirdi. İbn-i Sina gibi tıp alimleri de eserlerinde gül suyunun sadece fiziksel değil, zihinsel faydalarına da sıkça yer vermiştir.
Banyodan sonra cildin nem dengesini korumak için esans yağlar tercih edilirdi. Bu doğal yağlar, ciltteki kuruluğu giderirken yaşlanmayı geciktiren etkileriyle de dikkat çekerdi. En çok kullanılanlar arasında badem yağı, zeytinyağı ve lavanta yağı bulunuyordu.
İbn-i Sina’dan melisa tonik ve sadeliğin gücü
Ünlü hekim İbn-i Sina’nın önerdiği oğul otu (melisa) toniği, bugün hâlâ birçok doğal bakım meraklısının favorisi. Melisa, cildi yatıştıran ve kırışıklıkları azaltan özelliği ile biliniyor. Yüz hatlarını değiştirmek yerine doğal güzelliği korumaya odaklanan Osmanlı kadınları, makyajı en aza indirir, hafif ve zarif kokularla yetinirdi.
Günümüzde kimyasal içerikli ürünlerden uzaklaşan pek çok kişi, geçmişin bu sade ama etkili bakım yöntemlerine yöneliyor. Aromaterapi, bitkisel bakım ve doğal yağlarla yapılan cilt temizliği, Osmanlı döneminin mirasını adeta yaşatıyor.
Uzmanlara göre, geçmişten gelen bu yöntemler sadece nostaljik değil, aynı zamanda cilt sağlığı açısından da oldukça faydalı. Osmanlı’nın zarafet anlayışıyla bütünleşen bu bakım kültürü, doğaya dönüş hareketinin en güçlü ilham kaynaklarından biri olarak öne çıkıyor.